Geçen Yaz Kimi Öptüğünü Biliyorum!

Ozan Açıktan‘ın yönettiği ve genç hatta gencecik bir oyuncu kadrosuna yer veren Geçen Yaz Netflix’te gösterime girdi. 97 yazında, Bodrum’da bir tatil sitesinde geçen film 16 yaşındaki Deniz’in büyüme öyküsünü anlatıyor. Anne babası ve ablası Ebru (Aslı Malbora) ile birlikte tatile gelen Deniz (Fatih Şahin) büyümüş’tür. Fazla kilolarını atıp elini yüzünü düzeltmiş bir delikanlıdır artık. Çocukluğu geride bırakarak ergenliğin cinsel baskısını yaşamaya başlayan Deniz sitenin alımlı kızı Aslı’dan (Ece Çeşmioğlu) hoşlanır. Film boyunca hem Aslı ve çevresindekilerin ilgisini çekmeye hem de abla gölgesinden kurtulup bağımsızlığını ilan etmeye çalışan Deniz bu uğurda rekabete tutuşur. Yalnız kendi sınırlarını aşmakla yetinmez, yaşıtlarından koparken popüler büyükler’in dünyasına dalar.

Sosyal çevreyi değiştirmek, büyüme sancıları ve popüler çocuk olma sevdası

Senaryosunu Açıktan ile Sami Berat Marçalı‘nın kaleme aldığı Geçen Yaz’ı tür bakımından değerlendirerek başlamak istiyorum. Bir gençlik filmi ve güncel bir dilden besleniyor. Bu açıdan Amerikan Pastası gibi vıcık vıcık bir seks ortamı yerine romantik notalarla desteklenmiş bir erotizmden yol alıyor. Açıktan’ın filmini bitirdiğimizde aklımızda hiçbir şey kalmıyor fakat izlediğimiz sıra (üstelik ilk bakışta birbirine benzemeyen) birçok film ve diziyi anımsıyoruz. Romantize ve erotize edilmiş büyüme öykülerini işleyen Call Me By Your Name, Normal People veya We Are Who We Are aklıma ilk gelen yapımlar… Derinlikleri ve üslupları kısmen farklı bu üç öykünün havasını filmde solumak mümkün…

We Are Who We Are sadece büyümeye değil aynı zamanda cinsel kimlik bulmaya eğilen bir gençlik dizisi ve bu yönüyle yeni gençlik yapımlarının özgürlükçü çizgisine işaret ediyor

Peki özgünlük kaybına işaret eden bu üslup benzerliği diğer taraftan başarı sayılır mı? Neden olmasın? Açıktan demek ki formülü iyi uygulamış, o atmosfer seyirciye geçiyorsa doğru bir yol izlemiş. Fakat sahte parfümler gibi kokuyu az buçuk tuttursa da kalıcılığı sağlayamayan başka bir deyişle kültürel yenilik sunmayan, türe katkı yapmayan bir film Geçen Yaz… Yanı sıra bir yerellik içermiyor. Filmdeki mekânları alıp dünyanın herhangi bir orta üst sınıf yaşam alanına koyun olayların seyri değişmeyecektir. Bu durumda büyüme öykülerinin standartlaşmasının payı yadsınamaz. Giderek öze dönüyoruz. Kayalıklardan suya atlayan Deniz ilkel insanın güç gösterisi ile erginleşme törenini sergilerken bir cemaate mensup olma, rüşdünü ispat etme kaygısının en kaba çizgilerini çekiyor. Cemaatin, küçük grubun tüm yerel etkilerden soyutlanıp her üyesinin kanının kaynadığı “genç arkadaşlar” biçiminde karşımıza çıkarılması ister istemez hormonların direksiyona geçtiği standartları dayatıyor. Büyüme öyküsünün tamamen güdüler ve duygular ile yönlenmesi, asiliğin bu bağlama sıkışıp kalması dönemler ve kültürler üstü bir söylemi vurguluyor. Deniz filmin her karesinde tüm dünyada (dünyanın seküler yaşam sürülebilen kısmı olarak düzelteyim) yaşanabilecek bir öykü anlatıyor.

Deniz kendisinden iki yaş büyük ablasıyla tatlı bir sürtüşme halinde… Ablayla geçinememek de büyümenin doğal bir sonucu…

Kendisi kadar büyüyemediğini düşündüğü arkadaşlarından kopma, karşı cinsten kendisine ilgi gösterene sırt dönme, büyüklerinin zevklerine öykünme, aile bağlarını bir raddeye kadar yok sayma gibi semptomlar gösteren Deniz cinselliğinin farkına varır ve yaz aşkına kapılır. Deniz’in arkadaş grubunda aykırı karaktere yönelmesi “popüler çocuk olma” refleksinin tezahürü olarak da değerlendirilebilir. Birçok film ve dizide popüler çocuğun aklını çelen aykırı kadın şablonu çıkar karşımıza. Deniz de aslında grubun dışlanan üyesiyken kabul edilme yolunun güç göstermekten geçtiğini kavrayıp hamle yapmıştır. Haliyle karşısına grubun en güçlü üyeleri olan ablasının sevgilisi Kaan ve arkadaşı Burak (Halit Özgür Sarı) çıkar. Kaan Deniz’in ablasıyla flört ederken ailesini bir trafik kazasında kaybeden Burak da Aslı ile yakınlaşır. Bu noktada filmin diğer kahramanı Aslı’ya geçebiliriz. Aslı ve arkadaşları üniversite sınavına girmiş, tercih sonuçlarını beklemektedir. Gençlerimiz büyümeden ziyade artık bir yol ayrımındadır. Kaan ve Burak gibi tipler baba parasıyla uğursuz, havai bir yaşam sürerken ebeveynleri aydın olan kesim üniversite heyecanına kapılmıştır. Aslı sitenin popüler tiplerine belli bir mesafe koyar, yakın arkadaşı Ebru’nun hızlı ilerleyen ilişkisini de onaylamaz fakat içten içe o da yaşının enerjisini taşımakta ve bekaret şakalarının eğlence ortamına egemen olduğu koşullarda karşı cinsin çekimine kapılmaktadır. Elinde büyüyen Deniz’e başta uzak dursa bile zamanla onu etkilemeye çalışır. Deniz’in gözü zaten Aslı’nın kalçasından başka kalça, memesinden başka meme görmemektedir! Deniz hem cinsel hem duygusal bir açlığın pençesine düşmüştür, buna büyüme sancıları da eklenince Aslı’nın her hareketi büyüleyici anlamlar kazanır.

Aslı (Ece Çeşmioğlu) Deniz’i böyle karşılıyor. Yanağından makas alarak… Ancak Deniz artık “sevilmeyecek kadar büyümüş” ve daha fazlasının peşinde...

Eksikleri ve artılarıyla Geçen Yaz

Geçen Yaz’ın doğru yaptığı birkaç şey sıralayabiliriz. Demin sözünü açmıştım, devam edeyim. Her şeyden önce taklidin hakkını vermiş Açıktan. Günümüz gençlik filmlerini yalnız öyküleri bağlamında değil teknik yönden de uyarlamış. Işık ve renk kullanımı, dış mekân-gündüz çekim yoğunluğu dikkate değer… Kalabalık sahnelerdeyse Deniz’in Aslı’yı dikizleyişini öne çıkaran görüntüler aralarındaki gerilimi kışkırtırken öykünün farklı kanallardan gelişimine de mani oluyor ve film bir süre sonra esmeli coşmalı gençlik filminden ilk aşk romantizmine kayıyor. Bu kaymanın dışında 90’ların abartılı işlenmeyişi de Geçen Yaz’ın artıları arasında… Sarı buğulu cam fincan dönemi yeterince yansıtıyor! Pop şarkılara abanılmamış, örneğin yaz gecelerindeki Akdeniz Akşamları egemenliği anılmış fakat abartılmamış. Şarkıyı duymuyoruz mesela, varlığını biliyor, popülerliğini kavrıyoruz ancak onu dinleyip klişelerde boğulmuyoruz. Aslında Açıktan’ın bir diğer önemli başarısı da klişeler ve nostaljiyle kurduğu insaflı bağ…

Deniz (Fatih Şahin) ve Burak (Halit Özgür Sarı) aynı havuzun başındalar. Bir çöplükte bir horoz ötüyorsa bir havuz başında da bir popüler çocuk olur!

Buna karşın Geçen Yaz’ın eksiklerinden de söz etmeliyiz. Örneğin Deniz’in ailesi çok sıradan çizilmişler. Evet, bir ebeveyn olarak bir gençlik filminde rol çalmamaları doğal karşılanabilir fakat baba aşırı rahat, anne deseniz ajite olmuş, pireyi deve yapmaktan başka işlevi yok anlatıda. Oysa bu haliyle dahi annenin babayla geçinemediği, daha doğrusu iletişime geçemediği anlaşılıyor. Film bu geçimsizliğe eğilebilirdi. Hani öyle uzun boylu değil, bir sahnede belki, bir patlama düzeyinde… Dostlar alışverişte görsün misali seyirci çatışmada görsün! Diğer yandan Deniz’in karton bardak, küp şeker gibi eline ne geçerse üst üste dizmesi de bir yere bağlanmamış. Hoş, böyle bir gereklilikten bahsedemeyiz! Açıktan eksik bırakılan karakteri işlemiş fakat aynı hassasiyetin Aslı’ya gösterilmediği açık. Yer yer Deniz’in gözünden ortak olduğumuz anlatı filmde ilişkiyi öne çıkarsa bile ilişkide dengeyi yakalayamıyor ve seyirci yalnız Deniz’le bağ kurabiliyor. Geçen Yaz kuşkusuz onun hikayesi ancak bana kalırsa Aslı’nın Deniz’e yaklaşımı da derinleştirilmeliydi. Geçen Yaz’ın bu haliyle yukarıda adlarını geçirdiğim örneklerden ayrı olarak türün eril bakışından daha fazla etkilendiğini görüyoruz. Aslı “kuyruk sallayan dişi köpek”ten fazlası değil midir? Onun alt üst oluşları, sınavdaki başarısızlığı, karışan kafası yalnız Deniz’in teskinleri ve girişimleriyle mi açıklanacaktır? Kadını metalaştıran, erkeği ilişkilerde cinsel ve sosyal hakim kılan gençlik film anlayışı günümüzde biraz olsun aşılıyor, biliyorsunuz. Geçen Yaz da biraz aşmış fakat eklektik durmuş. Örneğin Burak’ın masum bir öpücüğü Deniz’in dudaklarına yapışarak göstermeye çalışması öyküde hiçbir şeye hizmet etmiyor. “İki erkek öpüşsün adet yerini bulsun” mantığıyla alınmış, filmin duygu karmaşasına pek hizmet etmeyen bir sahne…

Aynı adı taşıyan 2019 yapımı bir gençlik filmi… The Last Summer da Netflix’ten izlenebilir. Denizde öpüşmeye ne demeli? Geçen yaz denizler ne öpüşme yapmış öyle!

Unutulan, unutulmak istenen yazlar, ilk aşklar ve öpücükler… Yaz aşkı mı? “Evet, o da sınıfsal!”

Geçen Yaz esas olarak orta-üst sınıfın gençlik ilişkilerini, eğlence anlayışını konu alıyor diyebiliriz. 90’larda geçmesi teferruat… Fakat gençlik heyecanının Aşk Bodrum’da Yaşanıyor Güzelim‘e daraltılması bir yandan üzücü… Bağcılar’da yazlar nasıl geçiyor? İlk öpücükler unutuluyor mu? Mesela denizde değil de konfeksiyon atölyesinde karşı cinsi öpmek mümkün mü? Bakın, hemcinsten bahsetmiyorum bile! Diyeceksiniz ki “Kardeşim yeter yahu! O da sınıfsal bu da sınıfsal, anladık. Bırak da iki saatimiz akıp gitsin işte!” Akıp gitsin elbette… Bu filmler bunun için çekiliyor zaten. Ama başka bir Türkiye de var yani… Geçen Yaz kimin yanına çırak verildiğini biliyorum gibisinden!

Haydar Ali Albayrak

Saçını Tarayanların Tarağı tarafından yayımlandı

Mahalle yanarken gözünü ekrandan, beyaz perdeden ayırmayanların sesi ve karbonmonoksit sinmiş soluğu... Televizyon, sinema, online platform... Gösteri dünyasının çeşitli mecralarında yayınlanan her türden film ve dizi hakkında eleştiri, inceleme... (Admin sinefil değildir)

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın